17 Şubat 2009 Salı

RUMLARIN GÖÇÜNDEN SONRA GİLİNDİRE

İlçe merkezinin taşınmasıyla, Gülnar İlçesi’nin bir bucağı oluveren Gilindire'de sanat ve ticaretle Rumlar, tarım ve hayvancılıkla ise Türkler uğraşırdı. Dağlık yörelerde yaşayan göçebe halkın hayvansal ürünleri, dağlardan toplanan keçiboynuzu ve meşe palamudu kente getirilir, Rumlar tarafından dış pazarlara satılırdı.
1920’li yılların sonlarında Rumlar Gilindire’den ayrılınca, Gilindire’deki ekonomik işleyiş de değişime uğrar. Ticaret ve sanatla uğraşmak Türklere düşer. Bunun sonucu kentin ekonomik yapısı değişir. Dış ticaret hemen hemen durma noktasına gelir. On beş ya da yirmi günde bir uğrayan gemiler açıkta demirler, yörenin ihtiyacı olan tekel maddesi, diri tuz ve gazyağı getirir; meşe palamudu, kuru üzüm, keçiboynuzu, yağ, arpa, buğday, üzüm, fıstık ve yolcu alıp giderler. Yelkenli tekneler ise yılda bir ya da iki kez gelip canlı küçükbaş hayvanları İstanbul’a götürür.
Rumlar Gilindire’den ayrılınca, nüfus azaldı. Onlardan kalan ev ve tarlalar Maliye aracılığı ile satıldı. Dışarıdan gelenler veya parası olanlar Hazine’ye kalan Rum evleri ve tarlalarını 1930’dan itibaren taksitle satın almışlar. Hazine taksitini yatıramayanlardan satılan taşınmazı geri alarak ikinci bir ihaleyle başka kişilere satmıştır. 1940’lı yıllarda alınan tapularda bu tip kayıtları görmek mümkündür.

"Harputlu Süleyman Efendi, hamamın yanındaki tarlayı ve içindeki iki katlı evi satın aldı. Oğlu da Uzun Irza’nın kızı ile evlendi. Daha sonra bu eve Uzun Irzalar göçtü.» (AHMET GÜLÜM)

Ticaret ile uğraşmak için yeterli sermaye de olmayınca, Mersin ya da başka yerlerdeki tüccarlar adına mal alınıyor ve gemilerle yollanıyordu. Biraz parası olan ya da veresiye mal alıp sattıktan sonra ödemeye çalışan tüccarlar oluşmaya başladı.
"Nuh Efendi ile Harputlu Süleyman Efendi ortaklarmış ve ticaretle uğraşırlarmış. Çevre köylerden, hatta Büyükeceli’den bile, hayvan alıp Girit’e götürürlermiş. Bir seferinde hayvanları veresiye alıp yine dışarı gitmişler, ikisi de zevklerine düşkün insanlar oldukları için paraları oralarda yemişler. Dönüşte Kayınpederim Mehmet Remzi Efendi de Nuh Efendi’nin zorlaması sonucu onlarla ortak olmuş. Parasını alamayan köylüler, daha sonra kayınbabamın dükkanına gelmişler ve tüm mallarına el koymuşlar. Zor durumda kalan Mehmet Remzi Efendi’ye Kahyaoğlu el uzatmış. Dükkanını vermiş, basma, pazen artık başka ne satıyorlarsa onları da alıvermiş ve başlamışlar ortakçılığa. Aradan bir hayli zaman geçmiş ve bir gün kayınpederimin dükkanını soymuşlar.» ( ÖMER YALÇINER)

"İki bacanak Hacı Efendi ile Şerif Ali Efendi Gilindire’nin ileri gelen tüccarlarındanmış. Şerif Ali Efendi kızını (Selvi’den doğma Ayşe’yi) Harputlu Süleyman Efendi’ye vermiş. İki tüccar kefil olmuşlar ve Harputlu Süleyman Efendi’yi Adana’ya sandık emini yaptırmışlar. Bir müddet sonra, Şerif Ali Efendi bir torba parayla, Adana’dan Gilindire’ye gelmiş. Harputlu Süleyman Efendi hapse atılmış, Hacı Efendi’nin iki, Şerif Ali’nin altı dükkanı mühürlenmiş. Şerif Ali Efendi, İstanbul’a tanıdığı tüccarların yanına gitmiş. Bu arada el konulan dükkanlardan ikisindeki malları satılmış ve borç ödenmiş; diğer dükkanlara hiç dokunulmamış. Harputlu Süleyman Efendi de serbest bırakılmış. Şerif Ali Efendi haberi alınca yeni mallar ile birlikte gemiyle Gilindire’ye geri dönmüş."(HASAN KUŞ)

"Hükümet, Gülnar’a taşındıktan sonra da Belediye devam etti. Ne zaman kaldırıldığını hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla, Tevfik Yıldırım reisliğe bakıyordu. Harputlu Süleyman Efendi ile Uzun Irza üyeydiler. Bir tomruk meselesinden bir ay kadar hapiste yattılar." AHMET GÜLÜM

"30’lu ve 40’lı yıllarda halk, çiftçilik, balıkçılık ya da hamallıkla geçinirdi. Hemen hemen herkes hamallık yapardı. Ereşit Ağa hamalbaşıydı. Gemilere sandalla üzüm, fıstık ve yolcu taşınırdı. Gelen tuz, gazyağı ve tekel maddelerini boşaltılırdı. Dağlardan odun getirilip satılırdı." HASAN ALİ SAZAK
Sulak arazinin olmaması halkı, hayvancılık yapmaya ya da arpa, buğday, mercimek ekmeye zorlar. Halkın yazları yaylaya gitmesi ile de nahiye terk edilmiş bir hayalet kente dönüşür.
Mustafa B. Yalçıner

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder